Plaja Çadır Kurulur mu? Farklı Bakış Açılarıyla Tartışmalı Bir Konu Deniz, güneş, kum… Ve bir de çadır! Yaz aylarının vazgeçilmezi haline gelen plaj keyfi, son yıllarda “plaja çadır kurulur mu?” tartışmasıyla gündeme oturdu. Ben de farklı fikirleri dinlemeyi seven, insanlarla düşünce alışverişine bayılan biri olarak bu konuda iki farklı yaklaşımı masaya yatırmak istedim. Kimi için çadır huzurun simgesi, kimi içinse toplu alanlarda kişisel alanı işgal etmenin bir yolu. Gelin, hem objektif hem duygusal yönleriyle bu meseleyi birlikte ele alalım. Plaja Çadır Kurmak: Özgürlük mü, Rahatsızlık mı? Plaja çadır kurmak ilk bakışta oldukça masum görünüyor. Güneşten korunmak, kişisel alan yaratmak, çocuklarla…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Mehmet Rauf Eserleri Nelerdir? “Eylül”ün Gölgesinde Kalan Bir Yazarlık Muhasebesi Kestirmeden söyleyeyim: “Mehmet Rauf eserleri nelerdir?” diye sorduğumuzda çoğu kişi tek bir başlığa sığınıyor—Eylül. Bu haksızlık mı, yoksa hak edilmiş bir gölge mi? Ben ikincisine yakınım: Rauf’un külliyatı, Türk romanının psikolojik derinlik arayışına kapı aralamış olsa da, sonraki metinlerinde dar bir sınıfsal evren, tekrar eden karakter tipleri ve marazî bir aşk estetiği içinde debeleniyor. Haydi, tartışmayı açalım. Romanlardan Hikâyelere: Külliyatın Omurgası ve Kör Noktaları Romanlar denince listenin başına tabii ki Eylül yerleşiyor; Türkiye’de “psikolojik roman” dendiğinde ilk akla gelen eser olması tesadüf değil. Rauf’un roman omurgası Eylül, Ferda-yı Garam, Genç…
Yorum BırakKapan Nedir Edebiyat? — Veriye Bakarak Tuzağı Çözmek mi, Kalbe Sorarak Kapanı Aşmak mı? Merhaba edebiyat meraklıları! Konulara farklı pencerelerden bakmayı seven, “Sen nasıl görüyorsun?” diye sormadan duramayan biri olarak bugün “Kapan nedir edebiyat?” sorusunun peşine düşüyorum. Kimi okur verileri masaya dizer, grafikleri konuşturur; kimi okur duyguların izini sürer, toplumun görünmez ağlarını çözer. Gelin, ikisini de yan yana koyalım, bakalım metnin içindeki kapanı kim, nasıl fark ediyor. İpucu: Edebiyatta “kapan”, sadece ayakla kapanan bir tuzak değil; bazen bir oda, bazen bir gelenek, bazen de karakterin zihninde kapanan bir cümledir. Kısaca Tanım: Edebiyatta “Kapan” Ne Demek? “Kapan”, anlatıda sıkışmışlık ve kaçışın…
Yorum BırakÖğrenmenin Dönüştürücü Gücü ve “Ayyaş” Sözcüğünün Pedagojik Yansımaları Eğitim, yalnızca bilgi aktarmak değil; aynı zamanda kelimelerin, kavramların ve kültürel çağrışımların anlam dünyasını birlikte inşa etmektir. Bir eğitimci için her sözcük, öğrencinin düşünme biçimini şekillendiren bir araçtır. Öğrenme, sadece akılla değil, dille, değerlerle ve toplumsal bilinçle de gerçekleşir. Bu nedenle, “Ayyaş argo mu?” sorusu sadece dilbilgisel bir tartışma değil, aynı zamanda eğitimin kültürel ve etik boyutlarına uzanan derin bir sorgulamadır. “Ayyaş” Sözcüğünün Kökeni ve Anlam Katmanları “Ayyaş” kelimesi, Arapça kökenlidir ve “içki içmeyi alışkanlık haline getiren kişi” anlamına gelir. Türkçede yüzyıllardır kullanılan bu sözcük, tarihsel olarak yalnızca bir davranışı tanımlamakla kalmamış;…
Yorum BırakToplumun Aynası Olarak “9. Sınıf Hava Durumu”: Gençlik, Roller ve Sosyal İklim Üzerine Bir Analiz Bir sosyolog olarak her yeni döneme, toplumsal bir laboratuvar gibi bakarım. Okullar, yalnızca bilgi aktarımının yapıldığı kurumlar değildir; aynı zamanda bireylerin kimliklerini inşa ettikleri, ilişkilerini sınadıkları ve toplumun küçük bir örneğini yaşadıkları mekânlardır. “9. sınıf hava durumu” denildiğinde aklımıza sadece meteorolojik bir ifade gelmez; bu, aslında gençliğin duygusal atmosferini, sosyal ilişkilerin yoğunluğunu ve toplumsal normların genç bireyler üzerindeki etkisini anlatan bir metafordur. Toplumsal Hava Durumu: Normların ve Beklentilerin Basıncı Toplum, tıpkı doğa gibi, kendi hava durumuna sahiptir. Zaman zaman güneşli, bazen kasvetli, kimi zaman da…
Yorum BırakZamanın Eski Dili: “Kanun-ı Evvel” Ne Demekti? Bir Tarih Meraklısının Samimi Yolculuğu Eski bir Osmanlı belgesini incelerken ya da dedelerimizin yazdığı mektuplarda gezinirken bazen tanıdık ama yabancı gelen kelimelerle karşılaşırız. “Kanun-ı Evvel” de işte onlardan biridir. İlk gördüğümüzde bir kanun maddesi ya da hukuki terim gibi düşünsek de aslında bambaşka bir anlam taşır. Bu kelime, geçmişin dilinden bugüne kalan bir zaman ifadesidir. Ve bu kelimenin ardında, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan takvim serüveninin izleri yatar. Gelin, “Kanun-ı Evvel”in ne anlama geldiğini, neden bu kadar önemli olduğunu ve hayatlarımızda bıraktığı izleri birlikte keşfedelim. “Kanun-ı Evvel”in Anlamı: Takvimde Bir Ayın Eski Adı Kelime Anlamı…
Yorum BırakÖğrenmenin Dönüştürücü Gücü ve Çocuk Görüşme Merkezleri Bir eğitimci olarak her zaman inanmışımdır: öğrenme yalnızca bilgi edinme süreci değildir; bir dönüşümdür. İnsan, öğrendikçe hem kendi iç dünyasında hem de toplumla kurduğu ilişkilerde değişir. Bu nedenle, bir çocuğun yaşadığı travmatik bir olayın ardından yeniden güven duygusunu kazanması, aslında yeniden öğrenme sürecidir. İşte tam da bu noktada, çocuk görüşme merkezleri devreye girer — çocuğun sesini duyurmasına, duygularını yeniden anlamlandırmasına ve güvenli bir şekilde kendini ifade etmesine yardımcı olur. Çocuk Görüşme Merkezi Nedir? Koruyucu ve Rehabilite Edici Bir Öğrenme Alanı Çocuk görüşme merkezleri, özellikle istismar, şiddet, boşanma veya velayet süreçlerinde çocukların zarar görmeden…
Yorum Bırakİmana Ermek: Felsefi Bir Yolculuk Felsefeye derinlemesine bakarken, insanın varlık ve anlam arayışına dair sorulara cevaplar aramak, en eski dönemlerden bu yana düşünürleri meşgul etmiştir. “İmana ermek” kavramı da, insanın evrendeki yerini, doğruyu ve gerçeği anlamaya yönelik bir süreç olarak karşımıza çıkar. Bu kavram, sadece bir dini terim olarak değil, aynı zamanda felsefi bir yolculuk olarak da ele alınmalıdır. İman, sadece inanç değil, varoluşun temel sorularına duyulan bir yanıt, bir içsel bilgelik arayışıdır. Peki, iman ne demektir ve insan ne zaman, nasıl imana erer? Gelin, bu soruları felsefi bir bakış açısıyla etik, epistemoloji ve ontoloji perspektiflerinden tartışalım. İmana Ermek: Etik…
Yorum BırakHanedanlığın Sessiz Vedası: Bir Dönemin Kapanışı Bugün sizlerle tarih kitaplarının soğuk satırlarının ardında kalan, ama kalpte hâlâ yankısı süren bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hani bazen bir aile sessizce dağılır, ama o evin duvarları yıllarca geçmişin sesini taşır ya… Osmanlı Hanedanı’nın da vedası öyleydi. Bir Devletin, Bir Ailenin Son Günü Tarih 3 Mart 1924’tü. Ankara’da sabahın erken saatlerinde, Meclis’te yoğun bir sessizlik hakimdi. Mustafa Kemal Paşa’nın gözleri kararlı, ses tonu netti. Yeni Türkiye, artık geçmişin zincirlerinden özgürleşiyordu. O gün, yalnızca bir yasa değil; altı asırlık bir hanedanın varlığı da tarihe karıştı. Fakat bu hikâyenin merkezinde yalnızca bir siyasi karar değil, duygularla…
Yorum BırakGevher Hatun Kimdir? Mevlâna ile Olan İlişkisi Üzerine Bir İnceleme Geçmişi Anlamaya Çalışmak: Bir Tarihçinin Girişi Geçmişin tozlu sayfalarını araladıkça, her dönemin kendine özgü bir ruhu, derin anlamlar ve evrensel değerler taşıdığını fark ederiz. Tarih sadece olaylar zinciri değil, aynı zamanda insanlık deneyiminin izleridir. Günümüzle geçmişi birleştirmek, bazen bir anın içinde kaybolan anlamları yeniden keşfetmeyi gerektirir. Bu yazıda, XIII. yüzyılda yaşamış büyük İslam âlimi ve şairi Mevlâna Celaleddin Rumi’nin hayatına ışık tutarken, onun hayatında önemli bir figür olan Gevher Hatun’u da ele alacağız. Gevher Hatun, Mevlâna’nın ailesinin bir parçası ve onun hayatında önemli bir yer tutan bir isimdir. Onun kimliği…
Yorum Bırak